8 Ekim 2012 Pazartesi

İçe Dönüş -  Begüm Boduroğlu 
Hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekenlerin farkındayız. Hepimiz yeme-içme, uyuma eylemlerini yerine getiriyoruz. Nefes olmazsa, olmayacağımızı biliyoruz. Bazılarımız bunların yanına sigara ve alkol tüketmeme, düzenli egzersiz yapma gibi alışkanlıkları ekleyerek daha sağlıklı olacağının bilincini taşıyor. Kendimizi daha iyi hissetmek için giyim, kozmetik gibi ihtiyaca yönelik hizmetlerden sonuna kadar yararlanıyoruz.
        Para kazanmak için her gün işimize dört elle sarılıyoruz. Daha çok sevip daha çok sevilmeyi hissetmek içinse sevdiklerimize sarılıyoruz. Öğrenmek için bilgi çağının peşinden, hayata daha sıkı tutunabilmek adına hayallerimizin peşinden gidiyoruz. Zamanı harcamak için daha çok insana, zamanı kaçırmamak içinse daha çok tempoya ihtiyaç duyuyoruz. Kazanıyoruz harcıyoruz, aşık oluyor seviliyoruz; mutluluktan uçarken istemediğimiz şeyler oluyor ve yere düşüveriyoruz. Pes etmiyoruz yine kalkıyoruz, mücadele ediyoruz, yeni şeyler öğreniyoruz, farklılıklar deniyoruz, hoşumuza gitmeyince döngümüze geri dönüyoruz. Peki ya sonra? Bütün bunlar olurken içimizdeki döngünün dişlileri paslanıyor, zedeleniyor, biz anlamadan kırılıveriyor. Ve eskisi gibi dönmüyor. Bazen bunu kısa sürede bazen de çok geç fark ediyoruz. Sonra dışarıdan bedenimizi, cildimizi, zihnimizi besleyen her şeyin bir yere kadar faydalı olduğunu görebiliyoruz. Zihnimizi dolduran onca düşüncenin, bilginin, geçmiş deneyimlerin bizi kısıtladığını yavaş yavaş anlıyoruz. Farkındalık bize yüksek sesle bağırıyor: yaşadığın bu deneyimin adı; İç’e dönüş. Tam da bu noktada bedenimizi ve zihnimizi dışarıdan değil, içeriden beslemeye başlıyoruz. Bu şekilde doyuma daha iyi ulaşabiliyor, şimdiye kadarki doyumsuzluğumuzun sebebinin kendimizi içten beslemeyi ihmal ettiğimiz olduğunu anlıyoruz.
           İçsel yolculukta bize rehberlik edebilecek farklı yöntemler, öğretiler, kitaplar var. Yoga da tarihin en eski kişisel gelişim yöntemi olarak, günümüzde pek çok insanın içindeki sese kulak verebilmesini sağlıyor. Hiçbir baskı ve zorlama içermeden, İç’e doğru yürüdüğümüz bu yolda bize ışık tutuyor; şimdiye kadar engel olarak gördüğümüz birçok olguyu beden, zihin ve ruh bütünlüğüyle çözmemizi sağlıyor. İçsel bütünlüğümüzü sağladıkça ve korumayı öğrendikçe, dışarıyla olan bağımızın daha da kuvvetlendiğine şahit oluyoruz. Beden, zihin, ruh bütünlüğünü sağlayabilen bireyler olarak, hayata daha kuvvetli bağlarla bağlanıyoruz. Ve hayatımızdaki karmaşadan ötürü, bir türlü duyamadığımız kalbimizin sesini daha iyi dinliyoruz. Böylece en önemli gerçekliğimizle yani iç sesimizle kucaklaşıyor, bütünleşiyoruz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder